27 Ağustos 2010 Cuma

şundan bundan şurdan burdan şırdan mırdan

first of all, please let me use this opportunity to thank my dear friend elif, who made a comment on my last piece! allahım! elocum teşekkürler, bloguma yorum yaparak sesimi duyan var mı? merakından sıyrılmamı sağladın.

her neyse...

merak ettiğim bir sürü saçma sapan şey var. hani şu türkler uçuyor reklam filmi var ya, oo oooo diye orda türk hava kurumu'nun logosu var ama adı yok. neden?

yazasım hem var hem yok... foto blog yapiim. ilk foto gümüşlük kafe... pek popüler ali rızaya da mimozaya da beş basardı. hem lezzet hem de servis iyi



bodrum kalesi ve sualtı arkeoloji müzesinin bahçesi


kaldığımız yer arion resort

deniz kenarına asansörle iniliyor, asansöre kadar da 100 basamak var. form tutmak için ideal!

ilk kez gittiğim bodrum'un denizi güzel ama kendisi pek cazip gelmedi. şimdilik tatilde benim için en iyi karma bozcaada ve kaş... kaş'ın denizi bozcaada'nın kendisi ile birleşince mükemmel tat! deniz kenarında yaşama hastalığım çok azdı çok...

22 Ağustos 2010 Pazar

top five


yaz sonu itibariyle en çok dinlediklerim:


cybelle - green grass

muse- i belong to you

sertab erener - bu böyle

vega - bu sabahların bir anlamı olmalı

müslüm gürses - nilüfer


bir de ayrı bir zuhal olcay kategorisi var, ruh halime göre zırt pırt geri döndüğüm...


daldan dala atlamak böyle bir şey olsa gerek ama, çok fena başım ağrıyor sanırım sorumlusu dün akşam üstüste izlediğim iki filmden sonuncusu (bkz sayfanın en başındaki foto) couples retreat denen saçmalık! ondan önce izlediğimiz merly streep'in ortayaşkadınlarınavercoşkuyufilmi It's complicated bile -film eleştirmeni ağzı ile söylemek gerekirse- "iyi kotarılmış"!
bu korkunç filmden sonra kendi kendime söz verdim, kafamıboşaltmamlazımaptalbirromantikkomedidenbaşkasınıizlemem diye tutturmak yok! çünkü bu saçmalık nasıl sona erecek diye inat edip filmi sonuna kadar izlemek aptallığı bana bu başağrısına maloldu offff!

sibel'in uçan halısı

bütün o evlilik hengamesini atlattıktan sonra normal hayata döndüm (sayılır). bu süreçte kendimle ilgili çeşit çeşit tespitlerde bulunmadım değil... ama bana en tuhaf geleni, el dokuması halılara olan tutkulu takıntımın su yüzüne çıkmış olması...
iyi bir el dokuması halıyı oturup uzuuun uzuun seyredebilirim(mişim), Afgan halısı görünce nefesim kesilebilir(miş). ha böyle diyorum ama uzman falan diilim daha fenası yarı cahilim. ama öğrenme azmindeyim. halıcılara gidip "anlat abi" diyebilirim. bütün halıcıların ortak yakınması; makina halılarının el dokuması halıların saltanatına son vermiş olması... artık eskisi gibi halılar dokunmuyormuş köylerde... offf tüylerim diken diken oluyor! halı zevki de damak tadı gibi türlü türlü... milaslar çok kaliteli ama benim için çok sakin, antik yörükler de biraz çılgın. şimdilik isim öğrenme aşamasındayım. uşak var, bünyan, yağcı bedirler ve tabii bingo taşpınarlar... uçan bir halım olsa, dolaşsam dursam...



26 Temmuz 2010 Pazartesi

disappointment

Disappointment you shouldn’t have done
You couldn’t have done
You shouldn’t have done
The things you did then
And we could’ve been happy
What a piteous thing, a hideous thing
Was tainted by the rest

But it won’t get any harder
And I hope you’ll find your way again
And it won’t get any higher
But it all boils down to what you did then

In the night we fight, I lied you’re right
It was exactly then
I decided
And drew you out
In the night we fight, I lied you’re right
It was exactly there
I decided

But it won’t be any harder
And I whope you’ll find you way again
And it won’t get any higher
But it over boils down to what you did then
Disappointment

15 Temmuz 2010 Perşembe

Cibelle

green grass
Lay your head where my heart used to be
Hold the earth above me
Lay down in the green grass
Remember when you loved me

Come closer don't be shy
Stand beneath a rainy sky
The moon is over the rise
Think of me as a train goes by

Clear the thistles and brambles
Whistle 'Didn't He Ramble'
Now there's a bubble of me
And it's floating in thee

Stand in the shade of me
Things are now made of me
The weather vane will say
It smells like rain today

God took the stars and he tossed them
Can't tell the birds from the blossoms
You'll never be free of me
He'll make a tree from me

Don't say good bye to me
Describe the sky to me
And if the sky falls, mark my words
We'll catch mocking birds

Lay your head where my heart used to be
Hold the earth above me
Lay down in the green grass
Remember when you loved me
Remember when you loved me
Remember when you loved me

8 Temmuz 2010 Perşembe

londra güncesi

bazı yalanlar güzel, bazı gerçekler acıymış...

youtube'un yasak olmadığı bir yerde, Londra'da sabahın ikisinde Teoman dinliyorum. 100 sterlin bayıldığım odanın bizdeki deyimiyle kotta olduğunu görünce kendimi can havliyle lobiye attım değiştirin bu odayı diye... oda yok yarın değiştirelim yanıtını alınca kös kös claustrophobie kaynağına geri döndüm. gecenin bir vakti dönünce de sızdım kaldım. ve işte ikinciyi geceyi de burda geçiriyorum. londra bende 5 yıl önceki heyecanı estirmedi. sanırım artık sayfiye dinginliği ve ılık rüzgarları olmayan hiçbir yer için kalbim çarpmıyor. ya da belki de her yeri elele tutuştuğum biriyle kudura kudura arşınlamak istiyorum. tabanlarım patlayıncaya kadar, saatlerce yürümem, arka sokaklarda kaybolmam, bilmediğim yönlere giden otobüslere binmem otobüslerden inip metro hatlarında uyuyakalmam gerek. aşık olduğum her şehrin bir fon şarkısı olmalı. ben ortalıkta yokken şehrin fonunda o şarkı çalmalı.

ne londra'nın şarkısını bulabildim ne de aşkımın...


ankara'da bir temmuz akşamı için: pinhani'den yalandan da olsa ne güzel güldün o akşam bana...

ömerle ilk buluşmamız pinhani konserinde olacaktı, olmadı. fenerbahçe ülker-türk telekom maçına rastladı, aylar sonra...

gelidonya fenerinde rakı-meze... sonra mojito akşamı...

ben balarısı gibiydim senden önce bak pervanelere döndüm seni görünce. yana yana kül olsam her an yine de senden ayrılamam yoluna adadım ömrümü ben sensiz olamam bin yıl yaşasam yine sana doyamam bana ellerini ver hayat seni sevince güzel



mürekkep olmak: -den oluşmak (bkz. tdk.org.tr)

4 Temmuz 2010 Pazar

cordoba


Cordoba, bir kadeh kırmızı şarap ve flamenkodan fazlasını vaadediyor.
Ama sadece vaadediyor.
Bir şekilde kesişen yolları birleştirmekten bihaber.
Kesişen yollarda ilerleyenler de Cordoba'nın ruhundan habersiz.
Yeterince arabesk, yeterince acıya dayanıklı değiller...
Cordoba tatlı su aşıklarının yeri değil.