4 Temmuz 2010 Pazar

havadan sudan


yağmura itirazım yok, kuraklık heveslisi de değilim. ama yaz dediğin sarı sıcak olur. kavrulursun, köpüklü dalgaların, şort üstü kot mont dolaşılan serin akşamların hayalini kurarsın. yaz işte, bildiğin yaz. hani? nerde? hala yağmur yağıyor. yağıyor. yağıyor. berrak bir gökyüzü mü? belki güneyde. mevsimler panomu geri istiyorum. ilkbahar yaz-sonbahar kış.

barajlar yüzde yüz dolmuş.iki üç yaz öncesi kuraklık krizini hatırlıyorum. devasa bahçelerini sulayan elçiliklere düşman kesildiğimiz, haber için bidonla su kuyruklarında bekleyenlerin peşine düştüğümüz yaz...


yaz yaz yaz bir kenara yaz bütün sözlerimi, yanılırsam çık karşıma göster kendini. belki zamanla teker teker silinirler aklımdan. anlarsın ki boşuna geçmiş bunca zaman. yaz yaz yaz.


-------

Walking Through The Chaos elif ile cüneyt'in -eloyla cüno'nun blogu da var artık gruplarına isim de bulmuşlar. sorce (yanlış yazmadım, grubun adı sorce) di mi elo?

----------


elo itirafnamemi sevmiş sanırım son dönemde ilk defa evlilik hezeyanlarım dışında bir şeyler yazdığım için...

-----------

hezeyanların birinden ötekine savrulurken hayal kurmaz oldum gibi gelmeye başlamıştı. sonra birden vazgeçilmez hayalimi hatırladım. belki de herkesin hayali. artık urla mı olur bilmem ama geyiğin gırla olduğu (vay vay vay söz oyununa gel gel) deniz kenarı bir yer. yazın iki şort iki tişört bir efil efil elbise, kışın bir polar, iki eşofman altından mürekkep gardrobumla salındığım bir sahil. o sahilde bir dublesini saatlere yaysam da şişede balık olduğum, mezeleri parmak yedirten tahta masalı lokanta. sakin. uzun yaz öğleden sonralarında hafif bir esinti ile kıpraştığını uyku ile uyanıklık arasında gördüğüm tül perdeler gibi huzurlu. basit. en sevdiğim mevsim yaz. saklamıyorum. hayatım yaz gibi geçsin istiyorum. şıpıdık terlik ve hawai gömlek neşesinde, hamak mahmurluğunda. sanki o zaman durmadan defolup gitmek istemezmişim, havada gördüğüm her uçağa iç geçirmezmişim gibi geliyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder