
27 Haziran 2010 Pazar
and the final countdown

21 Haziran 2010 Pazartesi
musik
bu adrese dikkat! cüneyt -elif'in deyişi ile cüno- İstanbul'dan aşkı için Oslo'ya taşınan bir müzisyen. Uğruna Oslo'ya taşınılan aşkın ismi de Elif. Yani benim Elo'm.
Son olarak, Elif'in seslendirdiği ve yanlış hatırlamıyorsam sözlerini yazdığı bir şarkı üzerinde çalışıyorlar. Henüz son halini almadığı için blogda yer veremiyorum. onun yerine cüneyt'in myspace'teki çalışmalarını dinleyebilmeniz için hiçbir fedakarlıktan kaçınmıyorum:
myspace.com/caglayancuneyt
20 Haziran 2010 Pazar
new york 2012 august
my heart is full of anger and resentment...
offf, birkaç yıl önce izlediğim filmlerden birinin adı "dear john" ve şimdi ben de ona mektup yazıyorum. John'a. sanki bir anlamı varmış, bir şeyleri değiştirebilecekmiş gibi. tahmin ettiğim gibi gelişti olaylar ve fade out oldu. And he disappeared. Peki neden mutlu değilim hala? neden kalbim sıkışıyor ve sigara üstüne sigara yakmak istiyorum? neden kendimi hala ona bağlı hissediyorum? neden? neden? neden? bu kendinden başka kimseyi önemsemeyen şehre geleli bir yıldan fazla zaman oldu. Ölmeye geldim ama yaşıyorum.Şehir de yaşıyor.
Dear John,
Nerdesin? Aradan kaç yıl geçmesi gerekecek? gerçekten birlikte bir şansımız var mı? yoksa her şey yalan mıydı?
Sevgili John
Seni bulmam gerek. Seni bulmam ve yeni bir hayat kurmam gerek.
love&marriage

11 Haziran 2010 Cuma
gelinlik


ve kız çocuklarının bilinç dünyası! bilinç altı, üstü, altüst olmuş bilinç.
ilk denediğim: prenses masallarının kostümü! 5 yaşındaki kısacık saçlı sezercik aslan parçası hallerimden bu yana sinir olduğum, gıcık kaptığım, elimin tersi ile ittiğim ne varsa aynadan bana bakıyor. arkamdan uzanan upuzun bir kuyruk yılan dili olmuş beni sokuyor.
tarlatanın içinde şarlatan oldum. uzun topukluların üzerinde dikilmekten mi yoksa kendi peri masalımın kostümünü üzerime geçirmekten mi bilmiyorum, bir parça bacaklarım titredi.
ve kaçınılmaz sonu hatırladım. işte; doğarsın, büyürsün, okullar bitirir, işe girer, birkaç işe yaramaz adam/kadınla çıkar, sonunda -ya şanslısındır doğru her neyse onu bulursun ya da cesedinin köpekler tarafından bulunmasından ölesiye korktuğundan kısmetine razı olur- evlenirsin. çocuk mocuk, yaşlanır, yine şanslıysan fazla çile çekmeden ölürsün.
işte bu kostümle bir level daha geçiyorum.
bunca sivri dile rağmen- itiraf ediyorum-kalbim küt küt attı. ama kendimi huzursuz da hissettim. saçlarını kuleden sarkıtmaya hazırlanan rapunzel gibi görünmekten.
bir keresinde yiğit'e -bu blogun sadık takipçileri kendisini hatırlayacaktır- "amaan yiğit hayat dediğin ne ki? pijamalarını çekip koltuğun karşısına kurulur çekirdek çitlersin" demiştim. evlenince de çekirdeği iki kişi çitliyorsun oluyor bitiyor di mi? di mi? di mi?
6 Haziran 2010 Pazar
marduk

4 Haziran 2010 Cuma


1 Haziran 2010 Salı
episode one in progress
"kızım deli misin? bi daha ne zaman Şanghay'a gidicen? Çıkıp dolaşsana!" dedi telefonun diğer ucundaki ses... doğru ya, "bi daha ne zaman gelicem?"
otelin kibrit kutusunu cebime kendimi de otelin dışına sokaklara attım. saat geceyarısına geliyordu nerdeyse... yürüdüm yürüdüm yürüdüm yürüdüm. dümdüz, hiçbir yere sapmadan. birkaç gün önce sabahlara kadar ağlayan ben miydim? yola çıkmadan hemen önce mide ağrıları içinde kıvranan?
ellerim ceplerimde. hava olması gerektiği kadar serin. yollar olması gerektiği kadar ıssız. yürüdüm. New York'u andıran ışıklı caddelerin arkalarında böcek ve yağ kokan tek göz barakalar. hiçbir yere sapmadan dümdüz yürüdüm. böylece kaybolmam sanıyordum. yoruldum kayboldum. bütün evler, bütün yüzler biribirine benziyor. İstanbul'da olsam daha çok korkardım. Korkmadım. Yoruldum. Taksi buldum. bağırınca beni daha iyi anlar sanarak (evet Türk'üm) bağıra bağıra oteli tarif etmeye çalıştım. yoruldum. otelin kibrit kutusunu şoföre gösterdim. Otelin önünde indim. "bir daha ne zaman gidicen kızım?"
batmakta olan gemide ağırlık barındırmıyorum. tüm yükler birer birer atılıyor. ne çok ağlamıştım sahi. kimdi? nedendi? hiiiç hatırlamıyorum. ama sonra çook ağladım.
ağladım. unuttum.ağladım unuttum. ağladım unuttum. otelin adı neydi? unuttum.
Şanghay'a bir daha mı gidicem? gitmedim.
tdk.gov.tr:
aşk: Aşırı sevgi ve bağlılık duygusu, sevi, sevda, amor