11 Haziran 2010 Cuma

gelinlik



tuhaf bir ruh hali içindeyim. yani bridget jones ya da ally mcbeal gibi -şehirli, okumuş, parasını da kazanıyor oh oh oh!- kategorisinin seçkin örneklerinin bu ruh halini tanımlayacak alt metinlere sahip olduğunu sanmıyorum.


gelinlik provası vardı. burada bir örneğine yer verdiğim tarlatanlarla tanıştım. tüller, danteller, duvaklar, incik boncuklar...

ve kız çocuklarının bilinç dünyası! bilinç altı, üstü, altüst olmuş bilinç.

ilk denediğim: prenses masallarının kostümü! 5 yaşındaki kısacık saçlı sezercik aslan parçası hallerimden bu yana sinir olduğum, gıcık kaptığım, elimin tersi ile ittiğim ne varsa aynadan bana bakıyor. arkamdan uzanan upuzun bir kuyruk yılan dili olmuş beni sokuyor.

tarlatanın içinde şarlatan oldum. uzun topukluların üzerinde dikilmekten mi yoksa kendi peri masalımın kostümünü üzerime geçirmekten mi bilmiyorum, bir parça bacaklarım titredi.

ve kaçınılmaz sonu hatırladım. işte; doğarsın, büyürsün, okullar bitirir, işe girer, birkaç işe yaramaz adam/kadınla çıkar, sonunda -ya şanslısındır doğru her neyse onu bulursun ya da cesedinin köpekler tarafından bulunmasından ölesiye korktuğundan kısmetine razı olur- evlenirsin. çocuk mocuk, yaşlanır, yine şanslıysan fazla çile çekmeden ölürsün.

işte bu kostümle bir level daha geçiyorum.

bunca sivri dile rağmen- itiraf ediyorum-kalbim küt küt attı. ama kendimi huzursuz da hissettim. saçlarını kuleden sarkıtmaya hazırlanan rapunzel gibi görünmekten.

bir keresinde yiğit'e -bu blogun sadık takipçileri kendisini hatırlayacaktır- "amaan yiğit hayat dediğin ne ki? pijamalarını çekip koltuğun karşısına kurulur çekirdek çitlersin" demiştim. evlenince de çekirdeği iki kişi çitliyorsun oluyor bitiyor di mi? di mi? di mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder