20 Haziran 2010 Pazar

love&marriage

Önce bazı gerçekleri sıralamakla başlayalım:
-Evlilik denen şeyden ödüm patlıyor. Ve tarih yaklaştıkça panik duygum artıyor. Yorganın altına kaçıp saklanmak istiyorum. Durmadan bu hissi evli birilerine anlatıp, normal di mi?, sizde de vardı di mi? diye sormak istiyorum. Allah'ım keşke peri masallarına inanarak büyüseydim!
-Cesedimin köpekler tarafından bulunup kemirilmesinden korktuğum için evlenmiyorum.
-Karşıma Ömer çıkmasaydı sanırım asla evlenmeye cesaret edemezdim. Korkumu şu anda yatıştıran en önemli şey Ömer'in de benim kadar evlilikten korktuğunu biliyor olmam. O "bir karar verdim ve bunu denemeye değer" diye düşünüyor sanırım.
-Ömer olmadan nefes bile alamam gibi geliyor yani beni "rayda tutan" Ömer. Histerilerimi, takıntılarımı, korkularımı çoğu kez yatıştırmayı biliyor. En büyük korkum şu anda Ömer'siz nefes alamazken birkaç yıl içinde, birlikteyken boğuluyor gibi hissetmemiz. Dahası şimdi artık pılımı pırtımı toplayıp Avustralya'ya falan gidemeyeceğimi bildiğim halde bir gün olur da bunu yapacak cesareti (ve tabii altyapıyı) bulduğumda artık düzen değiştiremeyecek kadar yerleşik hale gelmem. Bir yere kıpırdamadığım halde her an gidebilirim özgürlüğünü yitirecek olmak midemdeki krampları artırıyor. Özetle: yıllardır savunduğum evlilik=end of the story iddiası ile karşıkarşıyayım. Hangi romantik komedi filminde evli bir çiftin aman da ne kadar mutluyuz hali anlatılır? dahası o filmi kim izler? Ya da Bridget Jones'ın biricik aşkına (Mark Darcy miydi?) kavuşup evlendikten sonra bulaşığa yardım etmedin, çöpü dışarı çıkarmadın, beni artık sevmiyorsun, çocukla ilgilen vs vs vs tartışmalarını hangimiz merak ederiz?
-Ve tabii çocuklar. Şu anda çocuk gördüğüm zaman haç ve sarmısaklarla kovalamak istiyorum. Bu fikirden uhrevi bir hormon takviyesi ile kurtulabileceğimi umuyorum.
Daha bir dünya şeyden korkuyorum. Saçma sapan şeylerden şimdi de tartışıyoruz ama uzatmıyoruz geçiyor işte. Ya artık biribirimizi kaybetmekten korkmaz hale gelirsek sırf evlendik diye?
Eeeeh! Bu kadar tırsıyorsan evlenme gitsin diye terslemenin faydası yok. Ömer'den farklı düşünmüyorum: denemeye değer, hiçbir söylediğimi ciddiye almasa da, herhangi bir ciddi konuya konsantre olması imkansıza yakın olsa da umurumda değil. Ömer, şu saçmalıklarla doldurduğum hayatımda benim başıma gelen en iyi şey!
Düğüne bir buçuk aydan az zaman kala... Ustalar, mobilyalar, seramikler arasında bunalırken ve zamanın nasıl geçtiğini anlamazken ruh halimi böyle kayda geçiriyorum.
Gelinliğimi seçtim. Ev tamamlanmak üzere. O evde kendim olmayı, mutlu olmayı umuyorum. Ama itiraf ediyorum ödüm patlıyor. Kendi kendime soruyorum: hangi aşk sonsuza dek sürüyor?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder